Kürtçü Açılım Süreci ve Türkiye'nin Geleceği Üzerine Tartışmalar
Adını koyamadıkları yeni Kürtçü açılım sürecinin henüz bir yere evrildiği yok. Hep birlikte iktidarın halkımıza vereceği mutlu haberi bekliyoruz. Bu beklentiye göre PKK sırf Apo istediği için silahları bırakacak ve Türkiye’den milim taviz koparamayacak. Ancak bir taraftan DEM’liler, öbür taraftan sürecin esas sahibi Bahçeli’den farklı açıklamalar geliyor.
Silah Bırakma Tartışmaları
Silah bırakacak olanların sadece PKK’lılar mı yoksa PYD-YPG de buna dahil mi sorusunun netleşmemesi, tartışmaların temel nedenidir. Halbuki tartışmaya hiç gerek yok. Ta en başından Suriye’deki Mazlum Abdi, “Mesajı aldık” dedikten sonra silah bırakmaya ilişkin “Bizi kapsamıyor” dedi. Böylece Irak’ta zaten dar bir alana sıkışıp tükenme noktasına gelmiş klasik PKK’nın silah bırakacağı ve bunun karşılığında da “Demokratik haklar” kazanacağı sonucu ortaya çıktı.
MHP lideri Bahçeli, bu duruma itiraz etme ihtiyacı duydu. Geçtiğimiz gün yeni bir açıklama yaptı ve dedi ki: “YPG’nin çağrıdan muaf olduğunu iddia etmesi, çatlak ses çıkaranların bu mesnetsiz görüşü bir plan dahilinde paylaşması, kurucu önderliğin doğasıyla çelişkilidir.” Bu ifadeler, Bahçeli’nin kullandığı kavramların önemini ortaya koyuyor. “Kurucu önderlik” diyor. Bu jargon kimin ağzı? PKK kurucusunun bizzat kendi ağzı değil mi?
Önderlik ve Siyasi Yapılanma
Bahçeli’nin “kurucu önderliğin doğası” ifadesi, PYD’li Abdi’nin söylediği o doğaya aykırı oluyor. “Önderlik” bizzat kendisi Abdileri yetiştirmedi mi? Onları, hapisten emir verince götürüp silahlarını teslim etsinler diye yetiştirmedi her halde. Suriye’de özerk bir yönetim kuracaklar. Öyle değil mi? İşte o da bunu yapıyor. Kendisi, Amerika’nın biricik ortağı. Yüzlerce TIR silahla donattığı, 8-10 yıldır da eğittiği, 60 binden fazla askere kavuşturduğu dinamik bir yapı.
Orta Doğu’da başlatılan yeni yapılanmanın temel figürü olarak, Türkiye’yi yönetenlerin Osmanlı sonrası Suriye’deki, Arabistan ve Irak coğrafyasındaki toprak paylaşımlarını tecrübe etmiş bir devlet gibi değil de bir kabileymişiz gibi davranması dikkat çekiyor. İktidardakilerin topluma anlattığı mantık, terörist Apo’nun köy ağasıymış gibi farz edilmesi üzerine kurulu. Marabaları PKK’lılara, silahlarınızı getirin deyince hep birlikte ağanın emrine uyup getireceklermiş gibi olaylar izah ediliyor.
Emperyalizmin Etkileri ve Türkiye'nin Stratejisi
Bu basit mantığa göre sonunda sonsuz bir barış gelecek ve artık Türkiye kurtulacak diye anlatılıyor. Halbuki asıl gerçek bambaşka. İşin içinde sadece basit bir PKK örgüt yapılanması yok. Adeta kurumsallaşmış, Avrupa’da, Rusya’da, Amerika’da örgütsel yapı kurmuş, belirli bir maliyesi olan bir sistem var. Köy ağası, maraba ilişkisinin çok ötesinde, yılların tecrübesiyle terörizmde profesyonelleşmiş bir yapı var. Bunu görmezden gelerek sorun çözmeye çalışıyorlar.
PYD’nin silah bırakması gerektiği, yoksa “önderliğin doğası ile” çelişeceği söyleniyor. Suriye’deki Abdi’nin bu durumu çok umurunda değil. Arkasında Amerika, yanında İsrail, önünde Birinci Dünya Savaşı sonrası Suriye topraklarını kesip biçip dağıtan İngiltere ve Fransa var. Türkiye’deki siyasi akıl, 1918 sonrası bildiğimiz yöntemlerin benzerlerini önümüze koymakta. PKK’ya silah bıraktırmak, Türk kamuoyunu sevindirmek ve iktidarın buradan kendine istediği payı çıkarması hedefleniyor.
Tarihsel Bağlam ve Milliyetçilik
Günün sonunda, emperyalizmin amaçlarından vazgeçmediğini görmek hepimizi üzüyor. Çünkü Türkiye’de işlevsel olan siyasi akıl, Atatürkçü değil. Ufacık bir aralık bulur bulmaz hemen devreye giriyor. Ne diyor? “Anayasa’da yazılı olan Türk kimliği tartışılsın.” Başka? “Osmanlı’daki gibi millet sistemi kurulsun.” Bu cehalet, tarihi hiç anlamamış bir yaklaşımı yansıtıyor. Osmanlı’daki millet sistemi, milli kimlikler üzerinden değil, dini kimlikler üzerindendi.
Bugünkü Suriye, dün ağır bedeller ve kayıplar vererek İngiliz ve Arap askerlerine yenilerek geri çekilmek zorunda kaldığımız coğrafya. Millet sistemine göre, Irak da Yemen de Arabistan ve Suriye de toptan İslam Milletinden. Osmanlı tarihinin sonunda var sanılan İslam Milleti, Türk Milleti’nin kanını döktü. Kurtuluşumuz milliyetçilikle mümkün oldu. Sakarya’da savaşan milliyetçilikti. TBMM’yi kuran da milliyetçilikti. 6 Ağustos Büyük Taarruzla İzmir’den düşmanı denize döken de gene milliyetçilikti. Sonra Cumhuriyeti kurdu. Yeni bir devlet inşa ederek tarihte yerini aldı. Milletçe bağlı olduğumuz tek ÖNDERLİK işte burasıdır.